16 Temmuz 2014 Çarşamba

İngilizce Cümleler ve Türkçe Anlamları [MUHTEŞEM ÇALIŞMA]


İngilizce Cümleler ve Türkçe Anlamları [MUHTEŞEM ÇALIŞMA]

I always brushed my teeth before I want to bed.     Yatmadan önce dişlerimi fırçalardım.
I always do my work first.     Her zaman işimi önce yaparım.
I always get up and go        Hep uyanıp gidiyorum  
I always get up early.     Daima erken kalkarım.
I always look at the world through rose coloured g        Dünyaya her zaman pembe gözlüklerle bakarım  
I am opening the train’s windows now.     Ben, şimdi trenin pencerelerini açıyorum.
I am talking for you.     Ben, senin için konuşuyorum.
I am thinking thanking for help.     Ben yardım için teşekkür etmeyi düşünüyorum.
I am useing the computer every time.     Ben, her zaman bilgisayarı kullanıyorum.
I am accusromed to reading at night.     Geceleri okumaya alışkınım.
I am also well,thank you.     Bende iyiyim çok teşekkürler.
I am an accountant     Ben muhasebeciyim
I am angry.     Kızgınım.
I am answering the telephone.     Ben, telefonu cevaplıyorum.
I am bored stiff.        Sıkıntıdan patlıyorum  
I am buying a cheap jacket.     Ben, ucuz bir ceketi satın alıyorum.
I am catching the fly.     Ben, sineği yakalıyorum.
I am cleaning my computer.     Ben, benim bilgisayarımı temizliyorum.
I am coll        Bomba gibiyim  
I am coming from Ankara.     Ben, ankara’dan geliyorum.
I am cool!        Harikayım  
I am correcting my mistake.     Ben, benim hatamı düzeltiyorum.
I am counting the children.     Ben, çocukları sayıyorum.
I am crying for the ill brother.     Ben, hasta erkek kardeş için ağlıyorum.
I am cuting the watermelon.     Ben, karpuzu kesiyorum.
I am cuting the watermelon.     Ben, karpuzu kesiyorum.
I am cutting the bread with a knife.     Ben, bir bıçakla ekmeği kesiyorum.
I am dancing by my baby.     Ben, benim bebeğimle dans ediyorum.
I am dead bored        Canım çok sıkılıyor.  
I am dieing from cold.     Ben, soğuktan ölüyorum.
I am doing my homework.     Ben, benim ödevimi yapıyorum.
I am done with this        Benden bu kadar  
I am enjoying your dresses.     Ben, senin giysilerini beğeniyorum.
I am feeling happy already.     Ben, şimdiden mutlu hissediyorum.
I am filling the tea the cups.     Ben, çayı fincanlara dolduruyorum.
I am fine, too.     Ben de iyiyim.
I am forgeting your name.     Ben, senin ismini unutuyorum.
I am getting angry.     Kızmaya başlıyorum.
I am giving my book to my teacher.     Ben, benim öğretmenime benim kitabımı veriyorum.
I am glad we met     Tanıştığımıza çok memnun oldum
I am going in shame.        Utanıyorum  
I am going shopping alone.     Ben yalnız alışverişe gidiyorum.
I am going the cinema with my girl friend.     Ben, benim kız arkadaşımla sinemaya gidiyorum.
I am going to give these to my friends.     Ben, benim arkadaşlarıma bunlara vereceğim.
I am going to San Diego     San diego’ya gidiyorum.
I am going to study English this year.      Bu yıl, ingilizce çalışacağım.
I am going to the cinema.     Ben, sinemaya gidiyorum.
I am going to theater early tonight.     Ben, bu gece tiyatroya erken gidiyorum.
I am going to Turkey from England.     Ben, ingiltere’den türkiye’ye gidiyorum.
I am going with my father.     Ben, benim babamla gidiyorum.
I am growing impatient.     Sabrım taşıyor.
I am hungry.     Açım.
I am in a hurry        Acelem var  
I am in a red        Boğazıma kadar borca battım  
I am interested in your past.     Senin geçmişinle ilgiliyim.
I am learning English.     Ben, ingilizce’yi öğreniyorum.
I am leaving İstanbul next week.     Gelecek hafta istanbul’dan ayrılacağım.
I am leaving tomorrow.     Yarın hareket ediyorum..
I am less patient than a saint.     Ben bir azizden daha az sabırlıyım.
I am looking for my dog.     Ben benim köpeğimi arıyorum.
I am looking for my glasses.     Ben, benim gözlüklerimi arıyorum.
I am looking forward to seeing you.     Sizi görmek için sabırsızlanıyorum.
I am losing my everything.     Ben, benim her şeyimi kaybediyorum.
I am loving my girl friend.     Ben, benim kız arkadaşımı seviyorum.
I am making a chair.     Ben bir sandalyeyi yapıyorum.
I am making a chair.     Ben bir sandalyeyi yapıyorum.
I am meeting you in the cafe now.     Ben, şimdi kafede seni karşılıyorum.
I am not fighting with your father.     Ben, senin babanla kavga etmiyorum.
I am not waiting my girl friend.     Ben, benim kız arkadaşımı beklemiyorum.
I am not as enthusiastic about this as you are.     Bu konuda senin kadar hevesli değilim.
I am not as happy as you are.       Ben senin kadar mutlu değilim.
I am not going to cook.     Ben yemek pişirmiyeceğim.
I am not missing nothing.     Ben, hiçbir şeyi kaçırmıyorum.
I am not shaking the eggs.     Ben yumurtaları sallamıyorum.
I am not working today.     Ben, bugün çalışmıyorum.
I am promising for to learn.     Ben söz veriyorum öğrenmek için.
I am reading a new book this week.     Bu hafta yeni bir kitap okuyorum.
I am really sleepy        Çok uykusuzum  
I am receiveing the presents today.     Ben bugün hediyeler alıyorum.
I am remembering your friends’ name.     Ben senin arkadaşlarının ismini hatırlıyorum.
I am saying the telephone numbers.     Ben, telefon numaralarını söylüyorum.
I am showing my photos my girl friend.     Ben kız arkadaşıma fotoğraflarımı gösteriyorum..
I am sick        Hastayım  
I am sitting in the chair now.     Şimdi koltukta oturuyorum.
I am skinny.     Ben sıskayım.
I am snowed under        Çok yoğunum  
I am so young and you are so old.     Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın
I am sorry, my English isn’t very good.     Ben üzgünüm, benim ingilizcem çok iyi değildir.
I am staying in Bursa        Ben bursada oturuyorum  
I am stronger than he is.     Ben ondan daha güçlüyümdür.
I am studying French this year.     Bu yıl ben fransızca çalışıyorum.
I am sure.        Eminim  
I am surprised.     Şaşırdım.
I am talking by your father.     Ben babanızla konuşuyorum.
I am telling English.     Ben, ingilizce söylüyorum.
I am telling every time.     Ben, her zaman söylüyorum.
I am thanking my friends always.     Ben, her zaman benim arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
I am thinking about the museum tour.     Ben, müze turu hakkında düşünüyorum.
I am tired.     Yorgunum.
I am to start work next week.     Gelecek hafta işe başlamam gerekiyor.
I am too alone.     Ben çok yalnızım.
I am too tired to go to the cinema.     Sinemaya gidemeyecek kadar yorgunum.
I am touching the snake.     Ben, yılana dokunuyorum.
I am trying to teach Zeynep English.     Ben zeynep’e ingilizce öğretmeyi deniyorum.
I am trying you.     Ben, seni deniyorum.
I am trying you.     Ben, seni deniyorum.
I am Turkish.  I am coming from Istanbul     Türküm, istanbul’dan geliyorum
I am understanding you.     Ben, seni anlıyorum.
I am used to getting up early.     Erken kalkmaya alışkınım.
I am very good at tennis.     Teniste iyiyimdir.
I am very happy here, but I miss you all.     Burada çok mutluyum fakat hepinizi çok özlüyorum.
I am very happy.     Ben çok mutluyum.
I am Very well, thank you.        Çok iyiyim, teşekkür ederim  
I am waiting        Bekliyorum  
I am wanting to buy everything.     Ben her şeyi satın almayı istiyorum.
I am watching the dresses in the shop.     Ben , mağazada elbiseleri seyrediyorum.
I am well.     İyiyim.
I am wery surprised.     Çok şaşırdım.
I am working part-time.     Ben yarım gün çalışıyorum.
I am writing on the blackboard.     Ben, karatahtada yazıyorum.
I amble the way.     Ben, yolda yavaşça yürürüm.
I ameliorate my mistake.     Ben, benim hatamı düzeltirim.
I amend your garden.     Ben, senin bahçeni ıslah ederim.
I amuse the girls.     Ben, kızları eğlendiririm.
I annihilate this gun.     Ben, bu silahı yok ederim.
I annotate my door.     Ben, benim kapıma açıklayıcı not eklerim.
I anticipate from you.     Ben, senden önce davranırım.
I appease my mother.     Ben, benim annemi yatıştırırım.
I appreciate the things ya do to please me        Beni memnun etmek için yaptıklarına minnettarım  
I articulate about your friends.     Ben, senin arkadaşlarının hakkında açık konuşurum.
I ask this address.     Ben, bu adresi sorarım.
I ate the salad.     Ben , salata yedim.
I atone my brother.     Ben, benim erkek kardeşimin gönlünü alırım.
I attend from the balcony.     Ben, balkondan bakarım.
I attend from the hill.     Ben, tepeden bakarım.
I attend from the window.     Ben, pencereden bakarım.
I bathe my foots.     Ben, benim ayaklarımı yıkarım.
I beat your friend of the chess.     Ben, senin satranç arkadaşını yenerim.
I beckon the yellow house.     Ben, sarı eve işaret ederim.
I been longing for the moment        Bu anı bekleyip durdum  
I began to run.     Ben koşmaya başladım.
I beguile my mother.     Ben, benim annemi kandırırım.
I belabor my father.     Ben, benim babamı ikna ederim.
I believe the god.     Ben, tanrı’ya inanırım.
I belittle my friends.     Ben, benim arkadaşlarımı küçümserim.
I berate your friends.     Ben, senin arkadaşlarını azarlarım.
I beset the bag my car.     Ben, çantayı benim arabama sıkıştırırım.
I bet for horse.     Ben, at için bahse girerim.
I bit the dog.     Ben, köpeği ısırdım.
I blaspheme about his friend.     Ben, onun arkadaşının hakkında kötü sözler söylerim.
I borrow from my friend.     Ben, benim arkadaşımdan ödünç alırım.
I bought these things.     Ben , bu şeyleri satın aldım.
I breathe every time.     Ben, her zaman nefes alırım.
I breed a cow.     Ben, bir ineği beslerim.
I broadcast my novel.     Ben, benim romanımı yayınlarım.
I broke the glass.     Ben , bardağı kırdım.
I brought your jacket.     Ben ceketinizi getirdim.
I burnt the CD.     Ben, cd’i yaktım.
I buy a book.     Ben, bir kitabı satın alırım.
I buy a car.     Ben, bir arabayı satın alırım.
I buy a jacket.     Ben, bir ceketi satın alırım.
I calculate our money.     Ben, bizim paramızı hesaplarım.
I came earlier.     Ben daha erken geldim.
I came from Ankara.     Ben ankara’dan geldim.
I came home early last year.     Geçen yıl eve erken gelirdim.
I came home to have lunch.     Eve yemek yemeğe geldim.
I can drive faster than you.     Senden daha hızlı sürebilirim.
I can go back        Geri dönebilirim  
I can hardly hear you.     Seni (hemen hemen) hiç duymuyorum.
I can see you hardly.     Seni güçlükle(zarzor) görebiliyorum.
I can speak English as well as you.     Senin kadar iyi ingilizce konuşabilirim.
I can speak very little english        Çok az ingilizce biliyorum  
I can tell what your thinking        Ne düşündüğünü söyleyebilirim  
I can understand you perfectly.     Seni mükemmelen anlayabiliyorum.
I cannot take this anymore        Artık buna dayanamıyorum  
I can’t be happy        Mutlu olamıyorum  
I cant believe my ears.        Kulaklarıma inanamıyorum.  
I can’t block you out        Seni düşüncemden çıkaramıyorum  
I can’t decide which to buy.     Hangisini alacağıma karar veremiyorum.
I can’t forget Fatma Girik’s last film.     Ben, fatma girik’in son filmini unutamam.
I can’t go on        Devam edemiyorum  
I can’t hear what you are saying.     Ne dediğini işitemiyorum.
I can’t hear you.        Sizi duyamıyorum.  
I cant live without you.        Sensiz yaşayamam  
I can’t live without your love.        Senin aşkın olmadan yaşayamam  
I can’t remember how many times ı’ve seen her.     Onu kaç kez gördüğümü hatırlamıyorum.
I can’t see anything        Hiçbir şey göremiyorum  
I can’t see your face        Yüzünü göremiyorum  
I can’t sleep at night        Geceleri uyuyamıyorum  
I can’t think        Düşünemiyorum  
I can’t think of a single thing        Tek bir şey bile düşünemiyorum  
I can’t understand how they do it.     Onu nasıl yaptıklarını anlayamıyorum.
I catch the cat.     Ben, kediyi yakalarım.
I caught those birds.     Ben şunlar kuşları yakaladım.
I change his notebook.     Ben, onun defterini değiştiririm.
I choose a beautiful flower.     Ben, güzel bir çiçeği seçerim.
I chose these fruits.     Ben , bu meyvaları seçtim.
I clean the window.     Ben, pencereyi temizlerim.
I come the theater.     Ben, tiyatroya gelirim.
I continue the talk .     Ben, konuşmaya devam ederim.
I cook the fish good.     Ben, balığı iyi pişiririm.
I correct his mistake.     Ben, onun hatasını düzeltirim.
I could beat him now.     Onu şimdi yenebilirim.
I could beat him then.     Onu o zaman yenebilirdim.
I could not quite understand what you said.     Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım
I could run fast when I was young.     Gençken hızlı koşabilirdim.
I couldnt care less!        Beni ilgilendirmez!  
I count the moneys.     Ben, paraları sayarım.
I cross by the bicycle.     Ben, bisikletle geçerim.
I cry the ill humans.     Ben, hasta insanlar ağlarım.
I cut the meat with a big knife.     Ben, büyük bir bıçakla eti keserim.
I cut my finger.     Parmağımı kesdim.
I cut the bread.     Ben, ekmeği keserim.
I dance nice.     Ben, güzel dans ederim.
I did my work as he had taught me.     İşimi bana öğrettiği gibi yaptım.
I did not like this pen.     Bu kalemi sevmedim.
I didn’t know.     Bilmiyordum.
I die for you.     Ben, senin için ölürüm.
I do not want these plates.     Bu tabakları istemiyorum.
I don`t know        Bilmiyorum  
I don`t know what I want        Ne istediğimi bilmiyorum  
I don`t lie        Yalan söylemem  
I don’t believe you know me        Beni inanmıyorum tanıdığına  
I dont care if that’s not fair        Bu adil mi değil mi umursamıyorum  
I don’t even know        Ben bile bilmiyorum  
I don’t have to go.     Gitmek zorunda değilim.
I don’t look at the clock        Saate bakmıyorum

İt is five to six     Saat 5:55
İt is for the best        Böylesi en hayırlıdır.  
İt is four fourty five / quarter to five     Saat 4:45
İt is noon     Saat 12:00 p.m.
İt is one fifteen / it is quarter after one     Saat 1:15 a.m.
İt is ten after midnight     Saat 12:10 a.m.
İt is three thirty     Saat 3:30
İt sounds so good        Kulağa çok hoş geliyor  
İt`s time to go        Gitme zamanı geldi  
İt’s right for me        Bana göre doğru  
İt’s all up to you        Her şey sana bağlı  
İt’s going to carry on        Bu böyle devam edecek  
İt’s not just gonna to happen like that        Bu sefer öyle olmayacak  
İt’s not that bad        O kadar da kötü değil  
İt’s so boring        Çok sıkıcı  
January - february - march -april     Ocak - şubat - mart - nisan
Japan has become a super power      Japonya süper bir güç oldu
John has taught math for twenty years     John 20 yıldır matematik öğretiyor
John taught math for twenty years     John 20 yıl matematik öğretti
Just give me myself        Beni kendime bırak  
Just have a look        Sadece bir göz at  
Just like before        Her zamanki gibi  
Just settle down my dear        Sadece rahatına bak sevgilim  
Just tell me the truth        Bana sadece doğruyu söyle 
Kemal’s horse is under the tree.     Kemal’in atı ağacın altındadır.
Kiss my ass        Havanı alırsın  
Korku filmlerinden hoşlanır.     She likes horror films.
L done made it through        Basardim  
L don’t give a damn about who’s around        Etrafımdakileri umursamam  
Last summer we went to Antalya.     Geçen yaz antalya’ya gittik.
Last week the weather was awfull.     Geçen hefta hava berbattı.
Last Year, last month, last week     Geçen yıl, geçen ay, geçen hafta
Lately I’m so tired        Son günlerde çok yorgunum  
Let me go        Bırak da gideyim  
Let me introduce you myself        Sana kendimi tanıtıyım  
Let´s make a new start        Hadi yeni bir başlangıç yapalım  
Lets go        Gidelim  
Lets go out        Dışarı çıkalım  
Let’s go to a cinema.     Bir sinemaya gidelim.
Let’s go!        Hadi gidelim  
Let’s have dessert also.     Tatlı da yiyelim
Let’s sit at this table.     Bu masaya oturalım
Let’s take a taxi.     Taksiye binelim.
Let’s take a walk.     Yürüyüş yapalım.
Lets talk        Hadi konuşalım  
Lets we talk over often        Görüşelim  
Let’s write        Yazişalım  

Looks like you        Sana benziyor  
Lora has never broken a leg     Lora bacağını hiç kırmadı
Love endlessly        Sonsuza dek sev  
Love in my heart is forever.        Sevgim sonsuza dek sürecek  
Mad years passed        Çılgın yıllar geçti  
Man has his problems.     İnsanların kendi sorunları vardır.
Man make houses, women make homes        Yuvayı dişi kuş yapar  
Mankind has always progressed     İnsanlık daima ilerlemiştir
Many a little makes a mickle        Damlaya damlaya göl olur  
Mary had not been coming home.     Mary eve gelmekte değildi.
May I have your address?     Adresinizi alabilir miyim?
May I have your phone number please?        Telefon numaranızı alabilir miyim?  
May I help you?        Yardımcı olabilir miyim?  
May I join you?        Size katılabilir miyim?  
May I see your passport please?     Pasaport lütfen
May I write a check?     Çek yazabilir miyim?
Maybe when time goes by ı’ll understand        Belki zaman geçtikçe anlarım  
Me too!     Ben de
Mehmet is expert on computer.        Mehmet bilgisayarda uzmandır.  
Mehmet’s father is a teacher.     Mehmet’in babası bir öğretmendir.
Mehmet’s is the most interesting book in the group.      Mehmet’inki, gruptaki en enteresan kitaptır.
Melissa waited for 30 minutes     Melisa 30 dakika bekledi
Mind your own business        Siz kendi işinize bakın  
Modern cars don’t make much noise.     Modern arabalar fazla gürültüyü yapmaz.
Monday - tuesday - wednesday     Pazartesi - salı - çarşamba -
More importantly, I did it my way.     Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım.
More or less        Aşağı yukarı  
Most of the apples were bad.     Çoğu elmalar kötüydü.
Most people have stopped smoking.     Çoğu insanlar sigarayı bıraktı.
Move it slow        Yavaş hareket et  
My bag are cheaper and better than the others.     Benim çantam diğerlerinden daha ucuz ve daha iyi.
My brother is a lawyer.     Erkek kardeşim avukattır.
My children know the address.     Benim çocuklarım, adresi bilir.
My computer automate the work.    
My daughters are putting this table the flowers.    
My english is not good.        İngilizcem iyi değil  
My father build the bridges.     Benim babam, köprüleri inşa eder.
My father grows wheat.     Benim babam, buğday yetiştirir.
My father invited the children to england.    
My father is in Afrika.     Babam afrika’dadır.
My father is on the telephone.     Babam telefonda.
My father is teaching English at a school.     Babam bir okulda ingilizceyi öğretiyor.
My father’s English isn’t very good.     Benim babamın ingilizcesi çok iyi değildir.
My Father’s name is Tom.     Babamın adı tom’dur.
My friend await your doctor.    
My friends are laughing the comic events.     Benim arkadaşlarım, komik olaylara gülüyor.
My friends can speak English better than I.     Arkadaşlarım ingilizce’yi benden iyi konuşabiliyorlar.
My grandmother await the train.    
My heart is breaking        Kalbim kırılıyor  
My heart is worn        Kalbim yıprandı  
My house is a little far from here.     Evim buradan biraz uzak.
My life is all you        Yaşamım senden ibaret  
My money was stolen.     Param çalındı.
My monkeys are playing in the circus.    
My mother has a green hat.     Annemin yeşil bir şapkası var.
My mother is a good cook.     Annem bir iyi aşçıdır.
My mother is going to buy a new dress.     Benim annem, yeni bir giysi satın alacak.
My mother is inviting you the dinner.     Benim annem, seni yemeğe davet ediyor.
My mother is talking at the telephone.     Benim annem, telefonda konuşuyor.
My mother is talking at the telephone.     Benim annem, telefonda konuşuyor.
My Mother’s name is Suzan.     Annemin adı suzan’dır.
My mouth can’t speak        Ağzımdan laf çıkmyor  
My name is....     Benim adım .......
My patience getting short        Sabrım azalıyor  
My room number is 233     Oda numaram 234
My son’s name is Mark     Oğlumun adı mark.
My sweet angel        Tatlı meleğim  
My wife’s name is Marylynne     Eşimin adı marylynne
My work is over. We can go out now.        İşim bitti. Şimdi çıkabiliriz.  
Never felt so lonely I        Hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim ben  
Never leave me        Beni hiç terketme  
Nevermind        Boşver  
Nice meeting you        Sizinle tanışmak çok hoş  
Nice to meet you        Tanıştığımıza memnun oldum  
Nice to see you.        Seni gördüğüme sevindim  
No money        Para yok  
No one can better this        Kimse bunu daha iyi yapamaz  
No one can live in sorrow        Kimse acılar içinde yaşayamaz  
No one really knows why this is happening        Kimse gerçekten bilmez bunun neden olduğunu  
No, thanks I"ve already had one     Hayır, teşekkürler ben çoktan bir tane içtim
NobOdy is calling you.     Kimse seni aramıyor.
NobOdy one is waiting for you.     Seni hiç kimse beklemiyor
NobOdy wants to be alone        Hiç kimse yalnız olmak istemez  
Not a moment to spare        Boşa harcayacak bir dakikam yok  
Not so great        O kadar da iyi değil  
Not so hot        Pek iyi sayılmaz  
Not yet     Henüz değil
Nothin’ in my life has been the same        Hayatımdaki hiçbir şey eskisi gibi olmadı  
Nothing is brothering me.     Hiçbir şey beni rahatsız etmiyor.
Nothing really matters        Hiçbir şey önemli değil  
Nothing so bad but might have been worse.        Beterin beteri var  
Nothing takes the past away        Hiçbir şey geçmişi silemez  
Now and then        Ara sıra  
Now I am sending my picture to you        Sana resmimi gönderiyorum  
Now ı’ll run from you        Şimdi senden kaçıyorum  
Now there’s no point in placing the blame        Şimdi suçlu aramanın anlamı yok  
Now we are quits.        Şimdi ödeştik.  
Now you`re here by my side        Şimdi burada, yanımdasın  
Nowadays        Bu günlerde  
Nurten has been ill.      Nurten hasta oldu.
O bir dergi okuyor.     She is reading a magazine.
O could have gone there, but I didn’t.     Oraya gidebilirdim, ama gitmedim.
O otelde kalıyor.     She is staying in the hotel.
O.K. - see you later     Oldu - görüşmek üzere...
O.K. Buddy!     Tamam dostum
O.K. Let’s catch a taxi.     Tamam, gel taksiye atlayalım
Oh my god        Aman tanrım  
Oh, God! How could you do it!     Tanrım! Bunu nasıl yapabildin!
On a weekday.     Hafta içi bir gün.
On receiving your letter, A sat down to answer it.     Mektubunu alır almaz, cevap yazmaya oturdum.
Once in a blue moon        Kırk yılda bir  
Once upon a time        Bir zamanlar  
One billion four billion five billion     Milyar - dört milyar - beş milyar
One million - two million three million     Milyon - iki milyon - üç milyon
One more time        Bir kez daha  
Onun arkadaşı, bir romanı satın alır.     His friend buy a novel.
Onun çocuğunu arıyor.     She is looking for her child.
Onun kedisi sandalyenin altında uyuyor.     Her cat is sleeping under the chair.
Open your book.     Kitaplarınızı açınız.
Our company is very experienced on this subject.     Şirketimiz bu konuda çok tecrübelidir.
Our love will last forever.        Aşkımız ömür boyu sürecek  
Our problems should be shared        Sorunlarımız paylaşılmalı  
Our teacher’s car is in front of the school.     Öğretmenimizin otomobili okulun önündedir.
Pants - skirt - coat - underwear     Pantolon - etek - palto - iç çamaşır
Peace be on you        Selamün aleyküm  
People are afraid of them.     Halk onlardan korkar.
People are going there.     Halk oraya gidiyor.
People need oxygen ad water.     İnsanlar oksijen veya suya gerek duyar.
Peter has been to the States twice     Peter amerika’da iki kez bulundu
Piss off        Defol  
Please believe in me        Lütfen bana inan  
Please call me.     Lütfen beni ara.
Please call the man waiting at the door.     Lütfen kapıda bekleyen adamı çağırınız.
Please call the next student.     Lütfen bir sonraki öğrenciyi çağırın.
Please continue to bear with me        Lütfen benimle kalmaya devam et  
Please don’t go.     Lütfen gitmeyiniz.
Please forgive me        Lütfen beni affet  
Please go home now.     Lütfen şimdi eve git.
Please speak slowly.     Lütfen yavaşça konuşun.
Please stop explaining        Lütfen açıklamayı bırak   
Please tell me which student you like best.     Lütfen bana hangi öğrenciyi en çok beğendiğini söyle.
Put some flowers on the table.     Masanın üstüne birkaç çiçek koy.
Put their bags there.     Onların çantalarını oraya koy.
Put your best dress on        Hadi giy en güzel elbiseni  
Put your pencil on the book.     Kalemini kitabın üstüne koy.
Read a book tonight.     Bu gece bir kitap oku.
Read those books.     Şu kitapları oku.
Really?        Gerçekten mi?  
Recently        Son zamanlarda  
Recently, I have faced a lot of problems     Son zamanlarda çok sorunla karşılaştım
Relax        Rahatla  
Right - left straight back     Sağ - sol - ileri - geri
Roses are red.     Güller kırmızıdır.
Roses, get red in spring.     Güller ilkbaharda kızarırlar.
Sad but true        Üzücü, ama gerçek  
Salad - appetizer - soup - dessert     Salata - meze - çorba - tatlı
Salt - pepper oil vinegar     Tuz - biber - yağ - sirke
Save me        Beni kurtar  
Say I love you        Seni seviyorum de  
Say you love me and you’ll have me        Beni sevdiğini ve daima seveceğini söyle  
School starts on August 26th.     Okul 26 ağustos’ta başlıyor
Second - minute     Saniye - dakika
See you later!     Tekrar görüşmek üzere!
See you next time        Bir dahaki sefere görüşürüz  
Seeing that he was hurt, we tried to help him.     Yaralı olduğu için ona yardım etmeye çalıştık.
Seems like just yesterday        Aynı dün gibi  
Send me via mail        Mail yoluyla gönder  
Sevim found two very good chickens for them.     Sevim onlar için çok iyi iki piliç buldu.
Shall I call a taxi?     Bir taxi çağırayım mı?
Shall I come with you?     Seninle geleyim mi?
Shall I open the window?     Pencereyi açayım mı?
Shall we go to the cinema?        Sinemaya gidelim mi?  
Shall we have some tea?     Biraz çay içelim mi?
Shall we start now?     Artık başlayalım mı?
She agreed to come with us.     Bizimle gelmeye razı oldu.
She agreed to our going without her.     Onsuz gitmenize razı oldu.
She allowed her daughter to go swimming.     Yüzmeye gitmesi için kızına izin verdi.
She ate all the apples.     O, elmaların hepsini yedi.
She bought a magazine to read on the train.     Trende okumak için bir dergi aldı.
She bought both scarves.     O her iki eşarbı da satın aldı.
She brought another glass.     O, başka bir bardak getirdi.
She cooks better than everyone I know.     Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.
She cooks better than me.     Benden iyi yemek pişirir.
She could have been nicer      Daha kibar olabilmeliydi
She danced with me yesterday.     Dün benimle dans etti.
She denied having stolen the documents.     Belgeleri çaldığını inkar etti.
She doesn’t drive as carefull as her mother.     Annesi kadar dikkatli sürmez.
She doesn’t go anywhere without her husband.     Kocası olmadan, o hiçbir yere gitmez.
She drives the fastest.     Hızlı sürer.
She had already left when we arrived.     Biz vardığımızda o gitmişti bile.
She had us waiting at the gate.     Onu kapıda bekliyorduk.
She hadn’t a blue dress.     Mavi bir elbisesi yoktu.
She has a beautiful apartment at Beyoğlu.     Onun beyoğlu’nda bir güzel apartmanı var.
She has already had a holiday this year     O bu yıl çoktan tatile çıktı
She has been in Australia for two years     İki yıldır avustralya’da yaşıyor
She has been in Australia for two years      Ki yıldır avustralya’da yaşıyor
She has been in China since last month     Geçen aydan beri çin’de
She has been walking.     O yürümekte.
She has come to see you     Seni görmeye geldi
She has forgotten her name She has amnesia     O, adını unuttu amnezihafıza kaybı var
She has gone away     Uzaklara gitti
She has grown to be a pretty girl     Büyüyerek güzel bir kız oldu
She has just had a baby.     Onun daha yeni bir bebeği oldu.
She has not been succesfull so far     Şu anaşimdiye kadar başarılı olamadı
She has studied very hard.     O çok sıkı çalıştı.
She hasn’t spoken to him     Onunla konuşmadı
She invited us.     O bizi davet etti.
She is a fast runner.     O hızlı bir koşucudur.
She is a little girl.     O küçük bir çoçuk.
She is a pretty lady.     O bir zarif hanımefendidir.
She is already a fat girl.     O bir şişman kızdır.
She is also angry with me.     O da bana kızgın.
She is coming.     Şimdi geliyor
She is hardly/barely/scarcely tolerable.     Ona tahammül edilemez.
She is not good at cooking.     Yemek pişirmede iyi değildir.
She is quite an expert in archeology.     O arkeolojide epeyi uzmandır.
She is reading a magazine.     O bir dergi okuyor.
She is somewhat upset with me.     O bana biraz kırgın.
She is staying in the hotel.     O otelde kalıyor.
She is the most beautiful girl I have ever seen.     Ömrümde gördüğüm en güzel kızdır.
She is the most beautiful girl in our class.     Sınıfımızın en güzel kızıdır.
She is very beautiful.     O çok güzeldir.
She is very friendly.     O çok dostane bir insandır.
She isn’t happy, is she?     O mutlu değildir, değil mi?
She knows her job very well.     İşini çok iyi bilir.
She learnt English by herself, readings books.     Kitaplar okuyarak kendi kendine inglizce öğrendi.
She likes horror films.     Korku filmlerinden hoşlanır.
She looks like a queen.     Kraliçeye benziyor.
She looks like death warmed over        Çok gariban gözüküyor  
She loves us.     O bizi sever.
She loves you madly.     O seni delice seviyor.
She might have forgotten to lock the door     Kapıyı kilitlemeyi unutmuş olabilir
She must have seen this film.     Bu filmi görmüş olmalı.
She never lost courage during bad times.     Zor zamanlarda hiç cesaretini yitirmedi.
She opened the box using a knife.     Kutuyu bir bıçak kullanarak açtı.
She plays the piano very well, doesn’t she?     O çok iyi piyano çalar ,değil mi?
She runs fast.     O hızlı koşar.
She seldom speaks to him.     Onunla ender olarak konuşuruz.
She speaks French very well.     O fransızcayı çok iyi konuşur.
She speaks Turkish fairly fluently.     O Türkçe’yi oldukça akıcı bir şekilde konuşur.
She studied English.     İngilizce çalıştı.
She studied quietly in the library all day.     Bütün gün kütüphanede sessizce çalıştı.
She types better than I.     Benden iyi daktilo yazar.
She types the fastest of all the secretaries.     Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.
She usually finishes early.     Genellikle erken bitirir.
She was in class yesterday.     Dün dersteydi.
She was in class yesterday.     Dün dersteydi.
She was proud of winning the contest.     Yarışmayı kazanmaktan övünçlüydü.
She was sleeping at 10 p.m. Last hight.     Dün gece saat onda uyuyordu.
She was sleeping when I came.     Ben geldiğimde uyuyordu.
She went to the office to get her papers.     Kağıtlarını almak için ofise gitti.
She’s rather old for me.     O benim için çok yaşlı.
She’ll buy eggs if she goes the market.     Pazara giderse yumurta alacak.
Shit        Kahretsin  
Show me how you miss me        Beni ne kadar özlediğini göster  
Shut up        Sus  
Shut up when I’m talking to you        Seninle konuştuğumda çeneni kapa  
Shut up you dog        Sus köpek  
Smile please        Gülümse  
So far, up until now, as yet     Şimdiye kadar, şu an itibariyle
So much the worse for you        Yazıklar olsun sana  
So say that you won’t leave        O zaman gitmeyeceğini söyle  
So so        Eh, şöyle böyle  
So they were very happy.     Bu yüzden çok mutluydular.
So why make it harder        Neden bunu zorlaştırıyorsun  
So you don’t have to call        Aramak zorunda değilsin  
Some boys are smoking cigarettes.     Bazı erkek çocuklar sigara içiyor.
Some cars are green.     Bazı arabalar yeşildir.
Some cats are sleeping on the big carpet.     Bazı kediler büyük halıda uyuyor.
Some chairs are wide.     Bazı sandalyeler genişdir.
Some day        Elbet bir gün  
Some of the apples are green.     Elmaların bazısı yeşildir.
Some of the classrooms are big.     Sınıfların bazısı büyükdür.
Some people are waiting for you.     Birkaç kişi seni bekliyor.
Some people want it all        Bazıları her şeyi ister  
Some students are not good.     Bazı öğrenciler iyi değildir.
SomebOdy gave me the address of a good hotel.     Birisi bana iyi bir otelin adresini verdi.
SomebOdy is calling you.     Birisi seni arıyor.
Something is bothering me.     Bir şey beni rahatsız ediyor.
Sometimes I feel ı’ve got to Run away        Bazen kaçmam gerektiğini hissediyorum  
Sometimes I hide        Bazen saklanırım  
Sometimes I run        Bazen kaçarım  
Sometimes we behave badly.     Biz bazen kötü davranırız.
Sometimes we go walking in the woods.     Bazen ormanda yürüyüşe çıkarız.
Son of a donkey        Eşek oğlu eşek  
Son of an animal        Hayvan oğlu hayvan  
Sooner or later it’s over        Biliyorum ki er ya da geç bitecek  
Spare the rod and spoil the child        Kızını dövmeyen dizini döver  
Speak to him in English.     Onunla ingilizce konuşun.
Staring at your photograph        Fotoğrafına bakıyorum  
Stay a while        Kısa bir süre kal  
Stay with me        Benimle kal  
Steve and Carol ate at that restaurant twice     Steve ve carol bu restoranda iki kere yemek yediler
Strangely, he made no mistake at all.     Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı.
Suddenly he began to cry.     Aniden ağlamaya başladı.
Suddenly he showed up.     Aniden ortaya çıktı.
Sunny will be wearing a red dress.     Sunny kırmızı bir elbise giyiyor olacak.
Süreyya is far more faster than her rivals.     Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır.
Swimming is fun.     Yüzmek eğlencelidir.
Swimming is fun.     Yüzmek eğlencelidir.
Şimdi köyde yağar.     İt rain at the village now.
Table - chair     Masa - sandalye
Take a look at my face        Yüzüme bir bak  
Take a rest        Biraz dinlen  
Take back all the things I said to you        Sana söylediğim tüm sözleri geri alıyorum  
Take care        Kendine iyi bak  
Take it down, down        Ağırdan al, yavaş  
Take it easy        Keyfine bak  
Take it easy        Kolay gelsin  
Take me home.     Beni eve götür.
Take some pencils.     Birkaç kalem al.
Take your time        Vakit kaybetme  
Tell me nothing ever counts        Bana hiçbir şeyin önemli olmadığını söyle  
Tell me what I gotta do        Bana ne yapmam gerektiğini söyle  
Thank the man.     Adama teşekkür et.
Thank you for the flowers.     Çiçekler için teşekkür ederim.
Thanks, I am fine        Sağol, iyiyim  
That big island is Büyükada.     Şu büyük ada büyükada’dır.
That Day, At that moment, that very moment      O gün, o anda, tam o anda
That don’t impress me much        Bu beni pek etkilemez  
That film sounds interesting.     O film ilginç gibi.
That idea is old hat        Bu modası geçmiş bir fikir  
That is the worst of it        Bu olabileceğin en kötüsüdür  
That life doesn’t always go my way        Hayat her zaman istediğim gibi gitmiyor  
That magazine is only published annually.     O magazin sadece yılda bir yayımlanır.
That sounds like a good idea.     İyi bir fikire benziyor.
That we came early didn’t surprise them.     Erken gelmemiz onları şaşırtmadı.
That’s all for now        Şimdilik bu kadar  
The actors were all very good.     Aktörlerin hepsi çok iyi idi.
The baby cannot eat so much as you can.     Bebek senin kadar çok yiyemez.
The baby is hungry.     Bebek acıkmış.
The baby is sleeping.     Bebek uyuyor.
The bank is on the left.     Banka soldadır.
The biter is sometimes bit        Ava giden avlanır  
The boat is going across the river.     Bot nehirin karşısına gidiyor.
The book is interesting.     Kitap ilginçtir.
The boy has been sleeping.      Çocuk uyumakta
The boy’s dog is in the garden.     Çocuğun köpeği bahçededir.
The boy’s legs are long.     Çocuğun bacakları uzundur.
The building was very high.     Bina çok yüksekti.
The bus is going to the city.     Otobüs şehire gidiyor.
The buses were full of children.     Otobüsler çocuk doluydu.
The cake tastes delicious.     Pastanın tadı çok lezzetli.
The car is on the bridge.     Otomobil köprüdedir.
The chicken smelled bad.     Tavuk kötü kokuyordu.
The child began to cry.     Çocuk ağlamaya başladı.
The children are coming in .     Çocuklar geliyor.
The children are laughing the monkeys.     Çocuklar, maymunlara gülüyor.
The children are looking at the teacher.     Çocuklar, öğretmene bakıyor.
The children are sitting round the old woman.     Çocuklar yaşlı kadının etrafında oturuyor.
The children are smiling the girls.     Çocuklar kızlara gülümsüyor.
The children are walking lazily.     Çocuklar tembel bir şekilde yürüyorlar.
The children go to school early in the morning.     Çocuklar sabah erken okula giderler.
The child’s face is dirty.     Çocuğun yüzü kirlidir.
I visit my father once a month.     Babamı ayda bir ziyaret ederim.
I waited until 5 o’clock.     Saat beşe kadar bekledim.
I walk slowly.      Ben yavaş yürürüm.
I wanna be happy        Mutlu olmak istiyorum  
I wanna believe in everyting that you say        Söylediğin herşeye inanmak istiyorum  
I want good ones .     Ben iyi olanları isterim.
I want her so much        Onu o kadar çok istiyorum ki  
I want more        Daha fazlasını istiyorum  
I want see you        Seni görmek istiyorum  
I want something        Bir şeyler istiyorum  
I want something to do        Yapacak birşeyler istiyorum  
I want the other car.     Ben diğer arabayı istiyorum.
I want them all.     Onların hepsini istiyorum.
I want to be close to you        Sana yakın olmak istiyorum  
I want to buy five vases.     Ben beş vazoyu satın almayı isterim.
I want to go shopping alone.     Ben yalnız alışverişe gitmek isterim.
I want to sit by the window please     Pencere yanı bir koltuk istiyorum
I want you to know        Bilmeni isrtiyorum  
I wanted some money.     Biraz para istedim.
I was a little bit surprised to meet him at such a place.     Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.
I was able to understand this article.     Ben bu makaleyi anlayabildim. Geçmiş zaman
I was at home when they called.     Beni aradıklarında evdeydim.
I was changed        Değiştim  
I was going to play football yesterday afternoon.     Dün öğleden sonra futbol oyanayacaktım.
I was hungry then.     O zaman açtım.
I was sleeping when they called.     Telefon ettikleri zaman uyuyordum.
I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter.     Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim.
I was studying while she was watching television.     O televizyon izlerken ben çalışıyordum.
I was very angry.     Çok kızgındım.

I was waiting for so long        Uzun zamandir bekliyordum  
I was waiting for you        Ben senin için bekliyordum  
I watched them while they were playing football.     Onları futbol oynarken seyrettim.
I went swimming.     Yüzmeye gittim.
I went to Selimiye Mosque.     Ben selimiye camisine gittim.
I will be going to America in May.     Mayıs ayında amerika’ya gidiyor olacağım.
I will be in tocuh        Temas halinde olacağım  
I will be reading a book all evening.     Bütün akşam kitap okuyor olacağım.
I will become an actor.     Aktör olacağım.
I will go there.     Oraya gideceğim.
I will have seen him by tomorrow morning.     Yarın sabaha kadar onu görmüş olacağım.
I will just love you in vain        Sadece seni karşılıksızca seveceğim  
I will leave, when she comes.     O gelince ben gideceğim.
I will love you till death do us part        Bizi ölüm ayırana dek seni seveceğim  
I will miss you very much        Seni çok özleyeceğim  
I will not be able to understand this article.     Ben bu makaleyi anlamaya muvaffak olmayacağım.
I will se you after I have finished my work.     İşimi bitirdikten sonra seni göreceğim.
I will see you real soon        Çok yakında görüşürüz  
I will show you        Sana göstereceğim  
I will stay for 3 months.     Üç ay kalacağım.
I will still be studying when you come back.     Sen döndüğünde ben hala çalışıyor olacağım.
I wish I could leave it all behind        Keşke hepsini geride bırakabilseydm  
I wish I had gone there last year.     Oraya geçen yıl gitmiş olmayı isterdim.
I wish I had seen him.     Onu görmüş olmayı isterdim.
I wish that this night would never end        Dilerim bu gece hiç bitmez  
I wish you would believe        Keşke inanabilseydin  
I wonder how        Nasıl oluyor merak ediyorum  
I wonder if ı’ll ever see you again        Seni bir daha görebilecekmiyim diye merak ediyorum  
I wonder.     Merak ediyorum.
I won’t give up        Pes etmeyeceğim  
I won’t need your picture        Senin fotoğrafına ihtiyacım yok  
I won’t tell your secrets        Sırlarını söylemeceğim  
I work at Akbank     Akbank’ta çalışıyorum
I work at Microsoft     Ben microsoft’ta çalışıyorum
I worked 3 years in Akbank      Akbank’ta 3 yıldır çalışıyorum
I worked hard.     Sıkı çalıştım.
I would go there now.     Şimdi oraya gidecektim.
I would have told him, if I had seen him.     Onu görmüş olsaydım, söylerdim.
I would like some coffee please.     Biraz kahve rica edeyim.
I would like to come        Gelmek isterdim  
I would like to meet them.     Onlarla tanışmak isterim.
I would like to pay for this     Ben ödemek istiyorum
I would like to pay for this     Ben ödemek istiyorum
I would like to see you less often..     Seni daha seyrek görmek isterdim
I would never let somebOdy break you down        Kimsenin seni kırmasına izin vermem  
I would rahter drink coffee.     Kahve içsem daha iyi olur.
I would rather drink coffee than tea.     Çay yerine kahve içmeyi yeğlerim.
I would rather play tennis than swim.     Yüzmektense tenis oynamayı yeğlerim.
I wouldn’t like to go there.     Oraya gitmek istemezdim doğrusu.
I"ve already done my homework     Ödevimi çoktan yaptım
I’ll always love my mother.     Annemi daima seveceğim.
I’d like to have a non-smoking room please     Sigara içilmeyen oda istiyorum
I’d like to talk to you about an important subject.      Sizle önemli bir konu hakkında görüşmek istiyorum.
I’d sooner go there myself.     Oraya kendim gitmeyi yeğlerim.
I’d sooner not see him.     Onu görmemeyi yeğlerim.
If I can help you, just let me know        Eğer yardım gerekirse haberim olsun  
If I could I would turn back the time        Elimde olsa zamanı geri alırdım  
If I had any time, I would be going to the sea with them.     Eğer zamanım olsaydı, onlarla beraber denize giderdim.
If I had been there, I would have been killed too.     Eğer orada olsaydım, ben de öldürülmüş olacaktım.
If I had money now, I would buy this car.     Şimdi param olsaydı, bu arabayı satın alırdım.
If I hear from him, I will let you know.     Eğer ondan haber alırsam, sana bildiririm.
If I were you, I might accept the offer.     Senin yerinde olsaydım, teklifi kabul edebilirdim.
If it rained now, I would stay at home.     Eğer şimdi yağmur yağsaydı, evde otururdum.
If often played football during the time I was at school.     Okula gittiğim sıralarda sık sık futbol oynardım.
If they suddenly came in now, what would you do?     Şimdi ansızın içeri girselerdi, ne yapardın?
If you are cold, shut the window.     Eğer üşüyorsan, pencereyi kapat.
If you boil water, it evaporates.     Suyu kaynatırsan, buharlaşır.
If you can’t do it alone, I can help you.     Eğer onu tek başına yapamıyorsan, sana yardım edebilirim.
If you can’t swim well, don’t swim here.     Eğer iyi yüzemiyorsan, burada yüzme.
If you had come earlier, you might have seen her.     Eğer sen gelmiş olsaydın, onu görmüş olabilirdin.
If you have seen this film, we’ll go to another cinema.     Eğer bu filmi görmüşsen, başka bir sinemaya gideriz.
If you look for it carefully, you are certain to find it.     Eğer dikkatlice ararsan, onu bulacağın kesindir.
If you love me, trust in me        Eğer beni seviyorsan, bana güven  
If you need any help, call me at once.     Eğer yardıma ihtiyacın olursa, hemen beni ara.
İngilizce Cümleler ve Türkçe Anlamları

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Yandex.Metrica