19 Haziran 2013 Çarşamba

14. Wh- Questions - 5N1K Soruları Fiil Hali Cevap Verme


3. Seviye Videolar »
14. Wh- Questions - 5N1K Soruları Fiil Hali Cevap Verme




13. Wh- Questions - 5N1K Soruları Fiil Hali Örnekler


3. Seviye Videolar »
13. Wh- Questions - 5N1K Soruları Fiil Hali Örnekler




12. Wh- Questions 5N1K Soruları - Fiil Hali Genel Anlatım


3. Seviye Videolar »
12. Wh- Questions 5N1K Soruları - Fiil Hali Genel Anlatım




Hazır site sihirbazı ile web site tasarımı sadece 5 dakika...



11. Shall & Let's - Teklif Cümleleri


3. Seviye Videolar »
11. Shall & Let's - Teklif Cümleleri





TAKE İLE BAŞLAYAN KELİMELER Vol.2


TAKE İLE BAŞLAYAN KELİMELER Vol.2

Take kelimesinin İngilizcede oldukça yaygın bir kullanımı bulunduğundan sizin için bir Vol. Serisi hazırlamak istedim. İhtiyacınız olan kelimeleri bulup öğrenmeye başlayabilirsiniz.


Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda var. İlgi alanınız veya çalıştığınız iş gibi ihtiyacınız olan kelimeleri ayıklayıp öğrenmeniz, sizin adınıza hem kolay olacak hem de kullanmayacağınızı düşündüğünüz kelimeleri eleyerek hedefe yönelik bir çalışma yapmış olacaksınız. Vol.1 için tıklayın.

take 2: i. 1. sin. Çekim. 2. (para olarak) hâsılat. 3. k. dili (hırsızların çalarak elde ettiği) kazanç.

take a bite of s.t.: bir şeyden bir lokma ısırmak, bir şeyden bir ısırık almak.

take a break: mola vermek.

take a chance: riske girmek; rizikoyu göze almak.

take a chance on: (riskli bile olsa) -i denemek.

take a devious route: arka yollardan dolanarak gitmek; dolana dolana gelmek.

take a dim view of: -i doğru bulmamak.

take a dislike to: -den soğumak.

take a fancy to: -den hoşlanmak.

take a gander at: k. dili -e bir göz atmak, -e bir bakmak.

take a hard line with: -e sert davranmak.

take a heavy toll: (of) (bir şey) (-e) çok zarar vermek; büyük bir kayba sebep olmak: This last campaign´s taken a heavy toll of our men. Bu son seferde çok adam kaybettik.

take a hint: dolaylı bir sözden anlam çıkarıp ona göre hareket etmek.

take a joke: şaka kaldırmak, şakaya gelmek.

take a journey: yolculuk etmek.

take a leaf out of s.o.´s book: birini örnek almak, birinin izinden yürümek.

take a liking to: -den hoşlanmaya başlamak.

take a load off one´s mind: endişesini gidermek.

take a look at: -e bir göz atmak, -e bir bakmak.

take a picture: fotoğraf çekmek.

take a piss: Kaba işemek.

take a place by storm: ask. Şiddetli bir hücum yaparak bir yeri almak/ele geçirmek.

take a place by surprise: beklenmedik bir saldırı/baskın ile bir yeri ele geçirmek.

take a powder: argo toz olmak, tüymek.

take a punch at: k. dili -e bir yumruk atmak.

take a rain check: 1. kötü hava şartlarından dolayı (birinin davetini kabul etmeyince) daha ileri bir tarihte tekrar davet edilmek istemek. 2. iptal edilmiş bir maç, konser v.b.´nin daha ileri bir tarihteki tekrarı için verilen bileti almak.

take a seat: oturmak.

take a shine to: k. dili (birinden) hoşlanmak.

take a shot at: -e (bir el) ateş etmek.

take a shot at: 1. (tüfekle) -e bir el ateş etmek. 2. k. dili -i bir denemek.

take a shower: duş yapmak/almak.

take a sounding: iskandil etmek.

take a stand: bir görüşü benimseyip savunmak.

take a stand: durum almak, (bir olay karşısında) belirli bir tavır almak.

take a swing at: k. dili (birine) bir yumruk savurmak.

take a swipe at: 1. (birine) (sözle) çatmak. 2. (birine) yumruk savurmak; (bir şeyi) -e doğru şöyle bir sallamak.

take a trip: 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. argo uyuşturucu madde kullanmak.

take a turn for the better/worse: (-in) durumu iyiye/kötüye doğru gitmeye başlamak.

take a turn for the worse: (işler) kötüye gitmeye başlamak, kötü olmak, kötüleşmek; (hasta) kötüleşmek.

take a vacation: tatil yapmak.

take a vote: oylama yapmak.

take a vote of confidence: güvenoyu için oylama yapmak.

take a vow to do s.t.: bak. make a vow to do s.t. take vows rahibe olmak.

take a walk: yürüyüş yapmak, gezmek: Let´s take a walk. Yürüyüşe çıkalım.

take action: bir harekette bulunmak.

take advantage of: 1. (birini) istismar etmek, (birinin) zaafından faydalanmak. 2. (bir şeyden) faydalanmak, istifade etmek.

take advantage of: 1. -den faydalanmak/yararlanmak/istifade etmek. 2. (birini) istismar etmek, (birinin) iyi niyetini kötüye kullanmak.

take after: (fiziki olarak) (birine) benzemek; (biri) gibi davranmak.

take aim: nişan almak.

take along: yanına almak, beraberinde götürmek.


take an examination: (in) -den imtihan olmak; imtihana girmek.


15 Haziran 2013 Cumartesi

TAKE İLE BAŞLAYAN KELİMELER Vol.1


TAKE İLE BAŞLAYAN KELİMELER Vol.1

Take kelimesinin İngilizcede oldukça yaygın bir kullanımı bulunduğundan sizin için bir Vol. Serisi hazırlamak istedim. İhtiyacınız olan kelimeleri bulup öğrenmeye başlayabilirsiniz.

Take:

1: f. (took, tak.en) 1. almak; götürmek: Be sure to take a sweater! Yanına kazak almayı ihmal etme!

Will you take the dog to the vet? Köpeği veterinere götürür müsün?

 2. (bir sayıyı) çıkarmak: Take five from ten. Ondan beşi çıkar.

3. almak, çalmak, aşırmak.

4. almak, fethetmek, ele geçirmek.

5. almak, elde etmek, -e sahip olmak: They took first prize. Birinci ödülü aldılar.

6. (elle/ellerle) almak: Take these glasses! Bu bardakları al! He took her by the hand. Onu elinden tuttu. She took the dog in her arms. Köpeği kucağına aldı.

7. almak, kabul etmek: We don´t take traveler´s checks. Seyahat çeki almıyoruz. She took the blame for it. Suçu üzerine aldı. Go on and take it! Alsana! Will you take a salary cut? Maaşınızın azaltılmasını kabul eder misiniz?

8. katlanmak, tahammül etmek; dayanmak: She´s taken a lot from him. Ondan çok
çekti. Can it take such rough treatment? Böyle hor kullanıma dayanabilir mi?

9. karşılamak: How will he take this news? Bu haberi nasıl karşılayacak?

10. (bir şeyi/birini) dinleyip ona göre hareket etmek: Take her advice! Onun sözünü dinle! She can´t take a hint. Dolaylı sözden bir şey anlamaz.

11. almak, içine sığmak: The canal won´t take a ship that big. O kadar büyük bir gemi kanala sığmaz.

12. (iş/yolculuk) (belirli bir zaman) sürmek: This job will take us one day. Bu iş bir gün ister. The trip´ll take you six hours. Yolu altı saatte alırsın.

13. (bir şeyin çalıştırılması/tamamlanması için) (belirli bir şey) gerekmek: Will that telephone take coins? O telefon madeni parayla çalışır mı? What size shoe does she take? Ona kaç numara ayakkabı lazım? This verb takes a direct object. Bu fiil nesne alır.

14. istemek, gerekmek: That´ll take a lot of work. O çok iş ister. How many men will it take to do it? O iş kaç adam ister?

15. (ders) almak: ´´What are you taking this semester?´´ ´´I´m taking Latin.´´ ´´Bu sömestr hangi dersleri alıyorsun?´´ ´´Latince alıyorum.´´

16. (bir yemeğe) (tat verebilecek bir madde) koymak/katmak/ekmek/sıkmak; kullanmak: Do you take sugar in your coffee? Kahveyi şekerli mi içiyorsun?  She doesn´t take milk. Süt kullanmıyor.

17. (bir taşıtı) kullanmak: She takes the train to work. İşe gitmek için trene biniyor. Take a taxi! Taksiyle git!

18. (belirli bir yöne) sapmak: Take a right at the corner. Köşeden sağa sapın.

 19. ölçmek; ölçerek elde etmek: They took my temperature. Derecemi aldılar. The tailor took his measurements. Terzi onun ölçülerini aldı. Let´s take a vote. Oylama yapalım.

20. (down) almak, yazmak, not etmek: Take his name and address! Onun adını ve adresini al! I´ll take notes for you. Senin için not alırım.

21. ... gibi anlamak, -e almak: She doesn´t take him seriously. Onu ciddiye almıyor. I took your silence to mean approval. Sessizliğinizi bir onay olarak anladım. What do you take me for? Beni ne zannediyorsun? I take it you´re moving. Bundan taşınma niyetinde olduğunu anlıyorum.

22. (bir köşeyi) dönmek; (bir virajı) almak; (bir engelin üstünden) geçmek: This car takes the curves well. Bu araba virajları güzel alıyor.

23. (aşı) tutmak: Did the vaccination take? Aşı tuttu mu?

Hazır site sihirbazı ile web site tasarımı sadece 5 dakika.



14 Haziran 2013 Cuma

10. Polite Requests (can, could, may, might) : Kibar Ricalar - 2


3. Seviye Videolar »
10. Polite Requests (can, could, may, might) : Kibar Ricalar - 2



Hazır site sihirbazı ile web site tasarımı sadece 5 dakika...












9. Polite Requests (can, could, will, would) : Kibar Ricalar - 1


3. Seviye Videolar »
9. Polite Requests (can, could, will, would) : Kibar Ricalar - 1





8. Ordering in a Restaurant -Bir Restoranda Sipariş Verme


3. Seviye Videolar »
8. Ordering in a Restaurant -Bir Restoranda Sipariş Verme



google kazancları musa erdoğmuş

7. Would like to - İstemek Cümle Yapısı


3. Seviye Videolar »
7. Would like to - İstemek Cümle Yapısı




6. Similarities (as...as) - Benzerlikler


3. Seviye Videolar »
6. Similarities (as...as) - Benzerlikler



5. Comparatives and Superlatives - Karşılaştırma Cümleleri


3. Seviye Videolar »
5. Comparatives and Superlatives - Karşılaştırma Cümleleri




4. Asking for and giving directions - Adres Sorma ve Yol Tarifi

3. Seviye Videolar »
4. Asking for and giving directions - Adres Sorma ve Yol Tarifi



4. Asking for and giving directions - Adres Sorma ve Yol Tarifi

3. Imperatives - Emir Cümleleri


3. Seviye Videolar »
3. Imperatives - Emir Cümleleri




2. Articles (the) : Belirteçler


3. Seviye Videolar »
2. Articles (the) : Belirteçler



Articles (the) : Belirteçler

1. Articles (a-an) - Belirteçler


3. Seviye Videolar »
1. Articles (a-an) - Belirteçler



1. Articles (a-an) - Belirteçler1. Articles (a-an) - Belirteçler

11 Haziran 2013 Salı

25. Adjective Order - Cümlede Sıfatların Öncelik Sırası


2. Seviye Videolar »
25. Adjective Order - Cümlede Sıfatların Öncelik Sırası

        İngilizce'de, Türkçede olduğu gibi sıfatların cümle içinde öncelik sıraları vardır.Aşağıda gördüğünüz biraz uç bir örnek olsa da hepsini görmeniz açısından oluşturulan bir cümledir.Öyle ki sıfat sıralaması fikir ( opinion) boyut( size) yaş ( age) şekil ( shape) renk ( colour) köken ( origin) madde ( material) şeklinde sıralanır. Bunu baş harfleri olan OSAS.COM şeklinde kodlayabilirsiniz.
İyi Öğrenmeler Dilerim.




A beautiful large old square colorful Turkish woolen carpet.

1- Beautiful: Opinion
2- Large: Size
3- Old: Age
4- Square: Shape
4- Colorful: Colour
5- Turkish: Origin
6- Woolen: Material
It's Always Sunny in Philadelphia sezon 2


24. Had Better - (-sa iyi olur) Cümle Kalıbı


2. Seviye Videolar »
24. Had Better - (-sa iyi olur) Cümle Kalıbı




+ We had better go home now.
- We had better not go home now.

My father had better buya car.
I had better go shopping tomorrow.
I had better go on holiday with my daught.
We had better speak English.
You had better finish the building by next month.
I had better learn cookin meals.
Serpil had better spend money for my herself.
My son had better sleep early every night.
I had better have a shower when I get home.
Leyla had better wear glasses.

I had better stop = I'd better stop.


23. Have to - (-mek-mak zorunda) Zorunluluk Cümlesi


2. Seviye Videolar »
23. Have to - (-mek-mak zorunda) Zorunluluk Cümlesi




I have to work 8 hours a day.
You have to tell me the truth.
We have to study for the exam.
They have to meet at 9 am.
He has tı get up early.
She has to apologize.
It has to eat ocaliptus.
Ali has to work.

They have to go.

They don't have to go.
Do they have to go?
Don't they have to go?

    -Yes, they do.

    - No, they don't.

She has to sleep.
She doesn't have to sleep.
Does she have to sleep?
Doesn't she have to sleep?

    - Yes, she does.

    - No, she doesn't.

İNGİLİZCE ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

                               
                  İNGİLİZCE ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

      İngilizceyi; bir kafeye gidip de sipariş yapabilecek kadar zekâya sahip olan her insan öğrenebilir. Yeter ki doğru yolu takip etsin. İngilizce öğrenmek sadece yazmak veya gramer öğrenmek demek değildir. İngilizce öğrenmek dört ayaktan oluşur. Bunlar; konuşma, dinleme, okuma ve yazmadır. Her bir ayağı da önemlidir ve birbirine senkronize gider. Örneğin; İngilizceyi sorunsuz konuşmayı öğrendiniz, ancak dinleme beceriniz için fazla bir çalışma yapmadınız. Günün birinde karşınıza bir turist çıktı diyelim. Siz kolaylıkla "Can I help you?" diyebileceksiniz. Turist de sevinerek başlar size derdini anlatmaya. Konuşmak kadar önemli olan bir şey de dinlemektir. Karşınızdakini anlayamıyorsanız istediğiniz kadar mükemmel konuşmayı bilin, bir anlam ifade etmeyecektir. Mantıklı olan, 4 beceriyi de eşit bir şekilde kavramaktır. Aşağıda sizler için bu işin önemli noktalarını maddeler halinde vermeye çalışacağım.

DEFTER

      İngilizce dersi için uygun bir defter edinmeniz gerekir. Tavsiye edebileceğim, büyük boy çizgili defterdir. Defterin nasıl kullanıldığı da önemlidir. Öğrenilen konu defterin sağ tarafındaki sayfaya yazılmalıdır. Defterin sol tarafı ise; derste öğrenilen yeni kelimelerin ve önemli ipuçlarının yazılması için, her zaman boş bırakılmalıdır.
       Defterin en arka kısmına da eğitimin başından sonuna kadar öğrenilen yeni İngilizce kelimeler listelenmelidir. Bu listeleme, tercihe göre; alfabetik sıralama, kelime türüne göre veya öğrenme sırasına göre olabilir.

KELİME ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

1.       İngilizce-Türkçe bir sözlükten kendi ihtiyacınıza göre en gerekli 1000 kelime seçin.
2.       Seçtiğiniz kelimelerden, anlamını bildiğiniz ve bilmediğiniz kelimeleri ayıklayın.
3.       Anlamını bilmediğiniz kelimelerden anlamlı cümleler kurun. Aklınıza gelen bir imge veya kişi ile ilgili olursa o zaman kelime daha etkili kavranır. Örneğin 'yiğit' kelimesi size bir tanıdığınızı çağrıştırıyorsa, o kişinin adı ile beraber cümlede kullanın.

4.       Bol bol ingilizce hikaye kitapları okuyunuz.
5.       Okuduğunuz ilk İngilizce hikayeyi, harfi harfine Türkçeye çevirin.
6.       Kelimeler hikaye kitaplarında defalarca tekrar edildiğinden, bilinçaltınız çok iyi beslenir.

DİLBİLGİSİ

      İngilizceye başlamadan önce, biraz da olsa Türkçe dilbilgisi bilginizin olması gerekir. Yani, öğretmeniniz size bir konu anlattığı zaman, doğal olarak, bazı jargon kelimeler kullanacaktır. Örneğin; sıfat, zarf, fiil, bağlaç gibi. Bu kelimelere aşina olduktan sonra İngilizceye başlamaya hazırsınız demektir. Bir dilin dil bilgisi onun en temel halidir. Dil bilgisi sayesinde cümle kurmayı öğrenirsiniz. En önemlisi de kurulmuş bir cümlenin analizini daha kolay yapmanıza yardımcı olur.

YAZMA

         Dil bilgisi ile nasıl cümleler kuracağını öğrenirsiniz. Bu aşamadan sonra yazma becerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Öğretmeniniz o gün size, örneğin; "Simple Present Tense" konusunu öğretmiş olsun. Siz de mutlaka aynı yapı ile ilgili çok daha fazla cümle kurmalısınız. İnternetten bu konu ile ilgili örnekler bulmalısınız. Bu çok da zor bir şey değildir. Google'a "Simple Present Tense" yazın, karşınıza milyonlarca örnek çıkar. Eğer kendinizi sadece öğretmeninizin size verdiği eğitimle sınırlı tutarsanız ilerleyemezsiniz. Bunun için sitemizdeki İngilizce ve Türk öğretmenlerinin anlattığı dersleri izlemenizi öneririz.
         İngilizceyi bir yol olarak düşünün. Öğretmenler size sadece yürümeyi öğretirler; sizi yol boyunca taşımazlar. Bunun farkında olun ve elinizden geldiğince çok çeşitli kaynaklardan faydalanın. En iyi öğrenme yöntemi başkasına öğretmektir. Size verebileceğimiz en iyi tavsiyelerden biri de kendinize bir öğrenci bulmanız. Bu kişi, kardeşiniz, eşiniz, arkadaşınız vs. olabilir. O gün öğrendiğiniz konu ne ise, en kısa zamanda o seçtiğiniz öğrencinize öğretin. Öğretmek insanın üstünde çok derin etkiler bırakır. Bir insana öğrettiğiniz konu ne olursa olsun sizin aklınızdan kolay kolay çıkmayacaktır.

OKUMA

         Yazma becerinizi çok daha pekiştirecek bir yöntem de okumadır. Çünkü okurken bambaşka cümlelerle karşılaşırsınız. Örneğin internetten başka bir ülkeden bir kişiyle yazışıyorsunuz. Siz bir şeyler yazıp yollarsınız. Sonra karşınızdaki kişi de size bir şeyler yazıp yollar. O yazıyı okuduğunuzda mutlaka sizin hiç kurmadığınız cümle yapıları çıkacaktır karşınıza. Bu yazışma devam ettikçe; hem cümle yapılarınız hem de okuduğunuzu anlama beceriniz inanılmaz gelişir. Özellikle İngilizce hikâye kitapları okumanız çok daha faydalı bir yöntemdir. Hayatınızda ilk okuyacağınız İngilizce hikâye kitabını Türkçeye cümlesi cümlesine çevirin. Bu konuda üşenmeyin, çünkü daha sonraki okuyacağınız kitapları daha iyi anlamanıza ön ayak olur. 

      Yaklaşık 2,000 İngilizce kelime biliyorsanız, artık seviyenizin çok daha üstündeki kitapları okumaya cesaret edebilirsiniz. Kitapçılarda çeşit çeşit romanlar var. İlgi alanınıza giren bir roman alın ve okumaya başlayın. Anlasanız da anlamasanız da okuyun. İlk cümleleri anlayamayabilirsiniz, ancak siz durmadan okumaya devam edin, fazla ara vermeden, günde 15 sayfa okumayı alışkanlık haline getirin. Emin olabilirsiniz ki, bir süre sonra o kalın romanları, o karmakarışık cümleleri anlayabildiğinize inanamayacaksınız. Okuma alışkanlığınızı geliştirdikten sonra artık elinizden geldiğince farklı metinler okumaya devam edin. Bir gün İngilizce bir dergi, başka bir gün İngilizce bir şarkı sözü, bir masal, bir tiyatro metni vs. olabilir. Unutmayınız ki, öğrenme sürecinde 'üşengeçlik' en büyük eksiğinizdir.

DİNLEME

          Dil öğrenirken aslında hepimiz önce dinlemekle başlarız. Düşünsenize, şu an konuştuğunuz dili siz bir okulda öğrenmediniz. Öğrenebilesiniz diye dilbilgisi kuralları da verilmedi size. Yaptığınız tek şey etrafınıza bakmak, çeşitli durumlarda çıkarılan ses demetlerine anlamlar yüklemenizdi. Bu şekilde konuşmayı da öğrendiniz. Karşınızdaki kişiyi anlamak iletişimin %50'sini oluşturur. 

         Yazılanı anlamanız için nasıl ki okuma beceriniz gerekiyorsa, konuşulanı anlamanız için de dinleme becerinizin olması şarttır. Bunu geliştirmeniz çok kolaydır. En basit örneği, İngilizce konuşulan bir filmi dublajsız seyretmektir. Yani, Türkçe seslendirme ve altyazı olmayacak. Anlasanız da anlamasanız da sabırla, seyredebildiğiniz kadar film seyredin. Japonlar en çok bu teknikle dil öğreniyorlar. Bir metni okurken ulama yapmak da dinleme becerinizi olumlu yönde etkiler. Ulama; bir kelimenin sessiz sesle bitmesi ve takip eden kelimenin de sesli sesle başlaması durumunda yapılabilir. Örneğin "I think about it" cümlesinde "think_about" kelimeleri ulanabilir, yani tek kelimeymiş gibi okunabilir. İngilizce konuşan bir yabancının hızlı konuştuğunu sanmanız işte bu ulama eğitiminizin eksikliğindendir. Siz kelimeleri ayrı ayrı, tane tane okumaya alışmışsanız, elbette ki, karşınızdaki kişi ulama yaptığında onu anlamada sıkıntı yaşarsınız.  

KONUŞMA

       Konuşmak öğrencilerin en çok zorlandıkları beceridir. Bunun en büyük nedeni, yanlış yöntemleri uygulamalarıdır. Konuşma becerisinin gelişmesi için konuşmanız gerekir. Yanlış yapmaktan korkmadan, etrafınızdakilerin size gülmelerine aldırış etmeden, elinizden geldiğince İngilizce cümleler kurmaya çaba sarf etmelisiniz. Derste iseniz hep parmağınız söz almak için havada olsun! Öğretmeniniz size bir kelimeyi doğru okumanız için tekrar ettirdiğinde de, net bir şekilde tekrar edin. Sağlıkta ve eğitimde utanmak yoktur. Uygun bir ortam bulduğunuzda da mutlaka sesli kitap okuyunuz. İngilizce bir kitap alın ve günde en az 3 sayfasını sesli okuyun. İçinizden okursanız sadece anlama beceriniz gelişir. Sesli okursanız konuşmanız üzerinde inanılmaz düzeltici bir etkiye sahip olacaktır.

      İnternetten örnek diyaloglar bulun.Sitemize de -indirebileceğiniz- diyaloglardan ekleyeceğiz. Birkaç kez dinledikten sonra aynı diyalogu siz de bir arkadaşınızla uygulayın. Bunu yaparken, diyalogdaki telaffuzlara çok dikkat etmelisiniz. Ayna karşısında kendi kendinize konuşmanızın da bir miktar faydası vardır. Konuşmayı öğrenme sürecinde konuşan kişilerin ağız hareketlerine de bakabilirsiniz. Sesleri çıkartırken dil-diş-dudak koordinasyonunu iyi inceleyin. Yeni öğrenen birinin, o gün öğrendiği birkaç cümleyi günlük yaşamında arkadaşlarına sesli olarak söylemesi konuşma sürecinin başında çok faydalıdır. Yanlış yapmaktan korkmayın, çünkü yanlış yapa yapa doğru konuşmayı öğreniriz. 

        Öğrenciler genelde kendilerine sorulan bir soruya cevap verirken; verdikleri cevabın %50 doğru, %50 de yanlış olduğunu düşünürler ve o şekilde girişirler cevaplamaya. Yani, işin sonunda verdikleri cevap yanlış çıksa kendi kendilerine "Zaten çok da emin değildim doğru olduğuna." deyip fazla etkilenmezler hatalarından. Ya da verdikleri cevap doğru çıktığında o kadar da çok sevinmezler, çünkü zaten %50 doğru olacağını önceden düşünmüşlerdir. Bunu yerine; verdiğiniz cevabı her zaman doğru olarak varsayın ve söylemekten de asla çekinmeyin. Doğru çıkarsa inanılmaz sevineceksiniz. Yanlış çıkarsa da inanılmaz hayal kırıklığına uğrarsınız. Başarılarımızı ve hayal kırıklıklarımızı kolay kolay unutamayız. Üstümüzde oldukça derin etkiler bırakırlar. İşte, verdiğiniz doğru cevaplar size haz ve teşvik verir.  Yanlış cevaplarınız sizi hayal kırıklığına uğratır fakat bu hayal kırıklığı sayesinde o yanlışınızı uzun bir süre unutamazsınız ve bir daha da yapmazsınız. Bu da size bir artı olarak geri dönmüş oluyor.

         İngilizce öğrenmek bir zenginliktir, bir dil bir insan iki dil iki insan sözüyle duruma ilim öğrenmek olarak bakacak olursak da ibadet etmiş oluruz. İngilizceyi en kısa zamanda öğrenmeniz dileğiyle…

Özkan Çelen'in yazısının bir kısmı rewrite edilmiştir.


9 Haziran 2013 Pazar

İNGİLİZCE CÜMLE KALIPLARI - KONUŞMA DİLİ - DEYİMLER- ÜNLEMLER


No way!: Asla! Katiyen!

Anyway: Her neyse, neyse.

Excuse me: Özür dilerim. Affedersiniz. Beni bağışlayın.

It isn´t done.: Yakışık almaz. Hiç hoş bir şey değil.

Give up: 1. Vazgeçmek. 2. Pes etmek.

Well done!: Aferin! Bravo!

Done!: Tamam! Oldu! Kabul!

All right.: Peki. Tamam. (All right, I´ll run. Peki, koşarım. )

Right you are!: Hay hay!. Tamam!

That´s all right.: Ziyanı yok. Önemi yok. (Özür dileyen birine söylenir.).

Hang on.: Bekle. Bir dakika.

What a pity!: Ne yazık!

What a shame!: Ne yazık!

How about it?: Ne dersiniz?

How about that?: 1. Çok ilginç, değil mi? 2. Çok güzel, değil mi? 3. Çok şaşırtıcı, değil mi? 4. Çok kötü, değil mi?

What´s this? Bu ne?

So what?: E?. Ne olacak?

What does it matter?: Ne önemi var?/Ne olur ki?/Ne farkeder?

What for?: Niçin?/Neden?

What for?: k. dili Niye?/Niçin?

What if ....:  Farz edelim: What if it rains? Ya yağmur yağarsa?

What of it?: k. dili E, ne olacak?/Ne önemi var?/Ne çıkar?/Ne zararı var?

What the heck!: Kahrolsun!

What the hell!: 1. Boş ver!/Olsun! 2. Allah Allah!

What´s cooking?: Ne var, ne yok?

What´s it to you?: Sana ne?

What´s the matter?: Ne var?/Ne oldu?

What´s up?: k. dili 1. Ne var?/Ne oldu?/Ne oluyor? 2. Ne haber?

What´s with him/her?: k. dili Nesi var?/Derdi ne?

What´s your line?: Ne işle uğraşıyorsunuz?

How are you?: Nasılsınız?

How come?:   Niye?. Nasıl olur?

How do you do?: Nasılsınız?

How goes it?/How is it going?: Nasıl Gidiyor? Ne var ne yok?
Ne âlemdesiniz? İşler nasıl?

How good of you!: Çok naziksiniz.

How so?: Niçin?/Nasıl olabilir?

How´s it going?: İşler nasıl gidiyor?

How did it happen? Nasıl oldu?

Let be!: Bırak!/Öyle kalsın!/Dokunma!/Bozma!

Let me see.: Bakayım./Dur bakalım./Düşüneyim.

that is to say: yani, demek ki. (Yani ...: That is to say you´re not running? Yani gelmiyorsun, öyle mi?
That´s rich!:   Çok komik!

That´s that!: k. dili Mesele kapandı!/Bitti bu iş!/Tamam, bitti!

Since when?: Ne zamandan beri?

Did you  ever?: k. dili Allah Allah!

Did your ears burn?: Kulaklarınız çınladı mı?

Don´t push your luck.: Şansına fazla güvenme./Şansını zorlama.

Don´t trouble yourself.: Zahmet etmeyin./Zahmete girmeyin.

God bless you!: Allah senden razı olsun! Çok Yaşa.

When you please: ne zaman isterseniz.

You bet!: k. dili Elbette!/Hay hay!

Behave yourself!: Terbiyeni takın!

Bet your boots.: k. dili Emin olun.

Good for you!: Aferin!

Have it your way!: Nasıl istersen öyle yap!

I´m surprised at you.: 1. Yaptığına şaşırıyorum. 2. Aşkolsun!

It´s your turn.: Sıra sende.

Out you go!: Haydi çık!

Peace be with you.: Selamünaleyküm.

Right you are!: İng., k. dili Hay hay! Tamam!

See you later.: Sonra Görüşürüz. Hoşça kal.

Shut your trap!: k. dili Kapat çeneni!/Kıs gaganı!

Sincerely yours,: Saygılarımla.
Suit yourself!: Nasıl istersen!

Thank you.: Teşekkür ederim./Sağ olun.

There is a call for you.: Sizi telefondan arıyorlar.

There you go!: k. dili 1. İşte!: There you go, meddling in other people´s business again! İşte gene işgüzarlık yapıyorsun. 2. Buyur! (Birine bir şey verirken söylenir.): There you go! I hope you enjoy it! Buyur! Afiyet olsun!

Very truly yours,: Saygılarımla,/Hürmetlerimle, (İş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır.).

Watch your step!: 1. Dikkat et! (Yürüyen birine de söylenir.). 2. Dikkatli ol! Kendine mukayyet ol! Ayağını denk al!

You can´t be serious!: Ciddi olamazsın!

You don´t say!: Yok canım!

You´re welcome: Bir şey değil./Rica ederim./Estağfurullah.

Yours truly: Saygılarımla, (mektubun sonunda).

Yours truly: Saygılarımla.

Thank God!: Allaha şükür!/Şükür  Allaha!

Thank goodness!: Çok şükür!/Şükürler olsun!

Thank heaven!: Çok şükür!

Many thanks!: k. dili Çok teşekkür!/Çok mersi!

So far, so good.: Şimdiye/Buraya kadar her şey yolunda.

So help me God.: Allah şahidim olsun.

So long!: Hoşça kal!

I have no idea.: Hiçbir fikrim yok.

The walls have ears.: k. dili Yerin kulağı var.
I should say so.: Öyle zannediyorum./Herhalde.

I should think so.: Öyle zannediyorum./Herhalde.

You must do it. Onu yapman şart.

For heaven´s sake: Allah aşkına.

For shame!: Ne ayıp!

He is riding for a fall.: Belasını arıyor.

I hope so.: İnşallah./Umarım öyle olur.

Give her my love!: Ona sevgilerimi söyle!

Take care!: 1. Dikkat et! 2. Kendine iyi bak!

Take it easy!: k. dili 1. Ağır ol!/Sakin ol! 2. Ağır ol!/Yavaş ol!/Acele etme!

Long time no see!: k. dili Epeydir görüşemedik!

No offense!: Gücenmek yok!/Alınmak yok!

No Trespassing: Girilmez./Girmek yasak.

Not just yet.: Yok, şimdi değil./ Şimdi değil. / Henüz değil./ Henüz vakti değil.

Not only this: Yalnız bu değil.

Not that I know of.: Bildiğime göre, değil/yok.

For all that: her şeye rağmen.

Most of it is true.: Büyük bir kısmı doğru./Çoğu doğru.

Of course: tabii, elbette.

Don´t bother!: Zahmet etmeyin!

Keep back!: Uzak dur!

Keep out!: 1. Girilmez. 2. Yaklaşma!

In my opinion: Bence, bana göre, kanımca.

As soon as possible: En kısa zamanda; bir an önce.

As yet: Şimdiye kadar, henüz.

As you please: Nasıl isterseniz.

She´s got a heart of gold.: 1. Gönlü çok zengin. 2. Çok merhametli. / Altın yürekli.

I got it: Buldum! Yaptım! Ettim! Vs. gibi. Anladım anlamında kullanılır. 

I mean: Yani, Demek istediğim…

I don't mind: Fark etmez, bana uyar… 

Time is Money.: Vakit nakittir.

Right on.: Tam isabet. Devam et.

That´s that!: Mesele kapandı!/Bitti bu iş!/Tamam, bitti!

Not at all , Thats Ok, No Problem, You're welcome.: Bir şey değil. Önemli değil.

What’s going on? Neler oluyor?

What are you talking about?: Sen neden bahsediyorsun? (Neden söz ediyorsun, Ne diyorsun sen?)

What do you mean?: Ne demek istiyorsun? - Neyi kastediyorsun?




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Yandex.Metrica