11 Haziran 2013 Salı

İNGİLİZCE ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

                               
                  İNGİLİZCE ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

      İngilizceyi; bir kafeye gidip de sipariş yapabilecek kadar zekâya sahip olan her insan öğrenebilir. Yeter ki doğru yolu takip etsin. İngilizce öğrenmek sadece yazmak veya gramer öğrenmek demek değildir. İngilizce öğrenmek dört ayaktan oluşur. Bunlar; konuşma, dinleme, okuma ve yazmadır. Her bir ayağı da önemlidir ve birbirine senkronize gider. Örneğin; İngilizceyi sorunsuz konuşmayı öğrendiniz, ancak dinleme beceriniz için fazla bir çalışma yapmadınız. Günün birinde karşınıza bir turist çıktı diyelim. Siz kolaylıkla "Can I help you?" diyebileceksiniz. Turist de sevinerek başlar size derdini anlatmaya. Konuşmak kadar önemli olan bir şey de dinlemektir. Karşınızdakini anlayamıyorsanız istediğiniz kadar mükemmel konuşmayı bilin, bir anlam ifade etmeyecektir. Mantıklı olan, 4 beceriyi de eşit bir şekilde kavramaktır. Aşağıda sizler için bu işin önemli noktalarını maddeler halinde vermeye çalışacağım.

DEFTER

      İngilizce dersi için uygun bir defter edinmeniz gerekir. Tavsiye edebileceğim, büyük boy çizgili defterdir. Defterin nasıl kullanıldığı da önemlidir. Öğrenilen konu defterin sağ tarafındaki sayfaya yazılmalıdır. Defterin sol tarafı ise; derste öğrenilen yeni kelimelerin ve önemli ipuçlarının yazılması için, her zaman boş bırakılmalıdır.
       Defterin en arka kısmına da eğitimin başından sonuna kadar öğrenilen yeni İngilizce kelimeler listelenmelidir. Bu listeleme, tercihe göre; alfabetik sıralama, kelime türüne göre veya öğrenme sırasına göre olabilir.

KELİME ÖĞRENME YÖNTEMLERİ

1.       İngilizce-Türkçe bir sözlükten kendi ihtiyacınıza göre en gerekli 1000 kelime seçin.
2.       Seçtiğiniz kelimelerden, anlamını bildiğiniz ve bilmediğiniz kelimeleri ayıklayın.
3.       Anlamını bilmediğiniz kelimelerden anlamlı cümleler kurun. Aklınıza gelen bir imge veya kişi ile ilgili olursa o zaman kelime daha etkili kavranır. Örneğin 'yiğit' kelimesi size bir tanıdığınızı çağrıştırıyorsa, o kişinin adı ile beraber cümlede kullanın.

4.       Bol bol ingilizce hikaye kitapları okuyunuz.
5.       Okuduğunuz ilk İngilizce hikayeyi, harfi harfine Türkçeye çevirin.
6.       Kelimeler hikaye kitaplarında defalarca tekrar edildiğinden, bilinçaltınız çok iyi beslenir.

DİLBİLGİSİ

      İngilizceye başlamadan önce, biraz da olsa Türkçe dilbilgisi bilginizin olması gerekir. Yani, öğretmeniniz size bir konu anlattığı zaman, doğal olarak, bazı jargon kelimeler kullanacaktır. Örneğin; sıfat, zarf, fiil, bağlaç gibi. Bu kelimelere aşina olduktan sonra İngilizceye başlamaya hazırsınız demektir. Bir dilin dil bilgisi onun en temel halidir. Dil bilgisi sayesinde cümle kurmayı öğrenirsiniz. En önemlisi de kurulmuş bir cümlenin analizini daha kolay yapmanıza yardımcı olur.

YAZMA

         Dil bilgisi ile nasıl cümleler kuracağını öğrenirsiniz. Bu aşamadan sonra yazma becerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Öğretmeniniz o gün size, örneğin; "Simple Present Tense" konusunu öğretmiş olsun. Siz de mutlaka aynı yapı ile ilgili çok daha fazla cümle kurmalısınız. İnternetten bu konu ile ilgili örnekler bulmalısınız. Bu çok da zor bir şey değildir. Google'a "Simple Present Tense" yazın, karşınıza milyonlarca örnek çıkar. Eğer kendinizi sadece öğretmeninizin size verdiği eğitimle sınırlı tutarsanız ilerleyemezsiniz. Bunun için sitemizdeki İngilizce ve Türk öğretmenlerinin anlattığı dersleri izlemenizi öneririz.
         İngilizceyi bir yol olarak düşünün. Öğretmenler size sadece yürümeyi öğretirler; sizi yol boyunca taşımazlar. Bunun farkında olun ve elinizden geldiğince çok çeşitli kaynaklardan faydalanın. En iyi öğrenme yöntemi başkasına öğretmektir. Size verebileceğimiz en iyi tavsiyelerden biri de kendinize bir öğrenci bulmanız. Bu kişi, kardeşiniz, eşiniz, arkadaşınız vs. olabilir. O gün öğrendiğiniz konu ne ise, en kısa zamanda o seçtiğiniz öğrencinize öğretin. Öğretmek insanın üstünde çok derin etkiler bırakır. Bir insana öğrettiğiniz konu ne olursa olsun sizin aklınızdan kolay kolay çıkmayacaktır.

OKUMA

         Yazma becerinizi çok daha pekiştirecek bir yöntem de okumadır. Çünkü okurken bambaşka cümlelerle karşılaşırsınız. Örneğin internetten başka bir ülkeden bir kişiyle yazışıyorsunuz. Siz bir şeyler yazıp yollarsınız. Sonra karşınızdaki kişi de size bir şeyler yazıp yollar. O yazıyı okuduğunuzda mutlaka sizin hiç kurmadığınız cümle yapıları çıkacaktır karşınıza. Bu yazışma devam ettikçe; hem cümle yapılarınız hem de okuduğunuzu anlama beceriniz inanılmaz gelişir. Özellikle İngilizce hikâye kitapları okumanız çok daha faydalı bir yöntemdir. Hayatınızda ilk okuyacağınız İngilizce hikâye kitabını Türkçeye cümlesi cümlesine çevirin. Bu konuda üşenmeyin, çünkü daha sonraki okuyacağınız kitapları daha iyi anlamanıza ön ayak olur. 

      Yaklaşık 2,000 İngilizce kelime biliyorsanız, artık seviyenizin çok daha üstündeki kitapları okumaya cesaret edebilirsiniz. Kitapçılarda çeşit çeşit romanlar var. İlgi alanınıza giren bir roman alın ve okumaya başlayın. Anlasanız da anlamasanız da okuyun. İlk cümleleri anlayamayabilirsiniz, ancak siz durmadan okumaya devam edin, fazla ara vermeden, günde 15 sayfa okumayı alışkanlık haline getirin. Emin olabilirsiniz ki, bir süre sonra o kalın romanları, o karmakarışık cümleleri anlayabildiğinize inanamayacaksınız. Okuma alışkanlığınızı geliştirdikten sonra artık elinizden geldiğince farklı metinler okumaya devam edin. Bir gün İngilizce bir dergi, başka bir gün İngilizce bir şarkı sözü, bir masal, bir tiyatro metni vs. olabilir. Unutmayınız ki, öğrenme sürecinde 'üşengeçlik' en büyük eksiğinizdir.

DİNLEME

          Dil öğrenirken aslında hepimiz önce dinlemekle başlarız. Düşünsenize, şu an konuştuğunuz dili siz bir okulda öğrenmediniz. Öğrenebilesiniz diye dilbilgisi kuralları da verilmedi size. Yaptığınız tek şey etrafınıza bakmak, çeşitli durumlarda çıkarılan ses demetlerine anlamlar yüklemenizdi. Bu şekilde konuşmayı da öğrendiniz. Karşınızdaki kişiyi anlamak iletişimin %50'sini oluşturur. 

         Yazılanı anlamanız için nasıl ki okuma beceriniz gerekiyorsa, konuşulanı anlamanız için de dinleme becerinizin olması şarttır. Bunu geliştirmeniz çok kolaydır. En basit örneği, İngilizce konuşulan bir filmi dublajsız seyretmektir. Yani, Türkçe seslendirme ve altyazı olmayacak. Anlasanız da anlamasanız da sabırla, seyredebildiğiniz kadar film seyredin. Japonlar en çok bu teknikle dil öğreniyorlar. Bir metni okurken ulama yapmak da dinleme becerinizi olumlu yönde etkiler. Ulama; bir kelimenin sessiz sesle bitmesi ve takip eden kelimenin de sesli sesle başlaması durumunda yapılabilir. Örneğin "I think about it" cümlesinde "think_about" kelimeleri ulanabilir, yani tek kelimeymiş gibi okunabilir. İngilizce konuşan bir yabancının hızlı konuştuğunu sanmanız işte bu ulama eğitiminizin eksikliğindendir. Siz kelimeleri ayrı ayrı, tane tane okumaya alışmışsanız, elbette ki, karşınızdaki kişi ulama yaptığında onu anlamada sıkıntı yaşarsınız.  

KONUŞMA

       Konuşmak öğrencilerin en çok zorlandıkları beceridir. Bunun en büyük nedeni, yanlış yöntemleri uygulamalarıdır. Konuşma becerisinin gelişmesi için konuşmanız gerekir. Yanlış yapmaktan korkmadan, etrafınızdakilerin size gülmelerine aldırış etmeden, elinizden geldiğince İngilizce cümleler kurmaya çaba sarf etmelisiniz. Derste iseniz hep parmağınız söz almak için havada olsun! Öğretmeniniz size bir kelimeyi doğru okumanız için tekrar ettirdiğinde de, net bir şekilde tekrar edin. Sağlıkta ve eğitimde utanmak yoktur. Uygun bir ortam bulduğunuzda da mutlaka sesli kitap okuyunuz. İngilizce bir kitap alın ve günde en az 3 sayfasını sesli okuyun. İçinizden okursanız sadece anlama beceriniz gelişir. Sesli okursanız konuşmanız üzerinde inanılmaz düzeltici bir etkiye sahip olacaktır.

      İnternetten örnek diyaloglar bulun.Sitemize de -indirebileceğiniz- diyaloglardan ekleyeceğiz. Birkaç kez dinledikten sonra aynı diyalogu siz de bir arkadaşınızla uygulayın. Bunu yaparken, diyalogdaki telaffuzlara çok dikkat etmelisiniz. Ayna karşısında kendi kendinize konuşmanızın da bir miktar faydası vardır. Konuşmayı öğrenme sürecinde konuşan kişilerin ağız hareketlerine de bakabilirsiniz. Sesleri çıkartırken dil-diş-dudak koordinasyonunu iyi inceleyin. Yeni öğrenen birinin, o gün öğrendiği birkaç cümleyi günlük yaşamında arkadaşlarına sesli olarak söylemesi konuşma sürecinin başında çok faydalıdır. Yanlış yapmaktan korkmayın, çünkü yanlış yapa yapa doğru konuşmayı öğreniriz. 

        Öğrenciler genelde kendilerine sorulan bir soruya cevap verirken; verdikleri cevabın %50 doğru, %50 de yanlış olduğunu düşünürler ve o şekilde girişirler cevaplamaya. Yani, işin sonunda verdikleri cevap yanlış çıksa kendi kendilerine "Zaten çok da emin değildim doğru olduğuna." deyip fazla etkilenmezler hatalarından. Ya da verdikleri cevap doğru çıktığında o kadar da çok sevinmezler, çünkü zaten %50 doğru olacağını önceden düşünmüşlerdir. Bunu yerine; verdiğiniz cevabı her zaman doğru olarak varsayın ve söylemekten de asla çekinmeyin. Doğru çıkarsa inanılmaz sevineceksiniz. Yanlış çıkarsa da inanılmaz hayal kırıklığına uğrarsınız. Başarılarımızı ve hayal kırıklıklarımızı kolay kolay unutamayız. Üstümüzde oldukça derin etkiler bırakırlar. İşte, verdiğiniz doğru cevaplar size haz ve teşvik verir.  Yanlış cevaplarınız sizi hayal kırıklığına uğratır fakat bu hayal kırıklığı sayesinde o yanlışınızı uzun bir süre unutamazsınız ve bir daha da yapmazsınız. Bu da size bir artı olarak geri dönmüş oluyor.

         İngilizce öğrenmek bir zenginliktir, bir dil bir insan iki dil iki insan sözüyle duruma ilim öğrenmek olarak bakacak olursak da ibadet etmiş oluruz. İngilizceyi en kısa zamanda öğrenmeniz dileğiyle…

Özkan Çelen'in yazısının bir kısmı rewrite edilmiştir.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 
Yandex.Metrica