CINEMA & THEATRE
“PREFER” tercihlerimizden bahsederken kullanırız.
I prefer tea. “Çayı
tercih ederim.”
I prefer drinkING tea. “Çay içmeyi
tercih ederim.”
I prefer basketball.
“Basketbolu tercih ederim.”
I prefer playING basketball. “Basketbol oynamayı tercih ederim.”
I prefer playING computer games. “Bilgisayar oyunu oynamayı tercih
ederim.”
I prefer goING to the cinema. “Sinemaya gitmeyi tercih
ederim.”
I prefer TEA to
COFFEE. “Çayı
kahveye tercih ederim.”
I prefer drinkING tea to
drinking coffee. “Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.
I prefer to live in the
country. “Köyde yaşamayı
tercih ederim.”
I prefer to play
basketball. “Basketbol
oynamayı tercih ederim.
I prefer to go out RATHER THAN stay at home.
“Evde kalmaktansa dışarıya
çıkmayı tercih ederim.”
“Dışarıya çıkmayı evde
kalmaya tercih ederim.”
I prefer to live in the country RATHER THAN
(live) in the city.
“Şehirde yaşamaktansa
köyde yaşamayı tercih ederim.”
“Köyde yaşamayı şehirde
yaşamaya tercih ederim.”
I prefer to play basketball RATHER THAN do archery.
“Okçuluk yapmaktansa
basket oynamayı tercih ederim.”
“Basket oynamayı okçuluk
yapmaya tercih ederim.”
Cinema and theatre differ
in some ways. “Sinema ve tiyatro bazı
yönleriyle birbirlerinden ayrılırlar.”
Ali and Veli differ in
some ways.
“Ali ve Veli bazı yönleriyle birbirlerinden ayrılırlar.”
While = whereas
While Ali is kind, Veli is rude. “Ali kibar olmasına rağmen, Veli kabadır.”
Ali is kind, while
Ekin is rude. “Ali kibardır, ancak Ekin kabadır.”
While Osman is hardworking, Berk is lazy. “Osman çalışkan olmasına rağmen, Berk
tembeldir.”
Osman is hardworking, while
Berk is lazy. “Osman çalışkandır, ancak Berk tembeldir.”
Hasan drinks a lot of
coffee, WHEREAS
Vahit never drinks.
“Hasan çok kahve içer,
Vahit İSE asla içmez.”
WHEREAS Hasan drinks a lot of coffee, Vahit never drinks.
“Hasan çok kahve içmesine
rağmen, Vahit asla içmez.”
A new form: Yeni
bir şekil
A newER form: Daha
yeni bir şekil
An old man: yaşlı
bir adam
An oldER man: daha
yaşlı bir adam
A new car: yeni
bir araba
A newER car: daha
yeni bir araba
People: insanlar
People WHO give their
opinions: fikirlerini
belirten insanlar
People WHO live in
Kastamonu: Kastamonu’da
yaşayan insanlar
People WHO support ÇAYKUR
Rize Spor: Çaykur Rize Spor’u
destekleyen insanlar
ALTHOUH + CÜMLE
Although = rağmen
Cinema is popular. “Sinema
popülerdir.”
Cinema is MORE popular.
“Sinema DAHA popülerdir.”
ALTHOUGH cinema is more
popular,… “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN,…”
Theatre is social. “Tiyatro
sosyaldir.”
Theatre is MORE social. “Tiyatro
daha sosyaldir.”
It is nice TO see you. “Sizi görmek
güzel.”
It is nice TO have a
computer. “Bir
bilgisayara sahip olmak güzeldir.”
It is difficult TO answer
the questions. “Soruları
cevaplamak zordur.”
People WHO wear smart
clothes “Şık elbise giyen
insanlar”
People wearing smart
clothes “Şık elbise giyen
insanlar”
Students WHO work hard “Çok çalışan
öğrenciler”
Students working hard “Çok çalışan
öğrenciler”
The man WHO sleepS “Uyuyan adam”
The man sleeping “Uyuyan
adam”
While I am waiting: “Beklerken..”
While waiting “Beklerken..”
While driving “Araba
kullanırken”
While listening to music “Müzik
dinlerken”
People talk loudly. “İnsanlar
yüksek sesle konuşurlar.”
WHEN people talk loudly, “İnsanlar yüksek sesle
konuştukları ZAMAN,…”
People eat their popcorn. “İnsanlar patlamış
mısır(larını) yer.”
When people eat their
popcorn, “İnsanlar
patlamış mısır yedikleri zaman, …”
People drink Coke. “İnsanlar
kola içerler.”
WHEN people drink Coke, “İnsanlar
kola içtikleri zaman, …”
People in the theatre “Tiyatrodaki
insanlar”
Students in the class “Sınıftaki
öğrenciler”
Books on the table “Masanın
üstündeki kitaplar”
Respectful (adj.) “saygılı”
A respectful person “saygılı
bir kişi”
MORE respectful “DAHA saygılı”
People are MORE respectful “İnsanlar daha saygılıdır.”
People in the theatre are more respectful.
“Tiyatrodaki insanlar daha saygılıdır.”
I don’t know. “Bilmiyorum.”
I don’t know French. “Fransızca
bilmiyorum.”
I don’t know WHY. “NİÇİN
olduğunu bilmiyorum.”
ALTHOUGH cinema is more popular,… “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN,…”
Though cinema is more popular, … “Sinema daha popüler olmasına RAĞMEN,
…”
Lively (adj.): canlı,
neşeli, hayat dolu
Cinema is lively. “Sinema
eğlencelidir.”
Cinema is livelIER.
“Sinema DAHA eğlencelidir.”
Cinema is active. “Sinema
aktiftir.”
Cinema is MORE active. “Sinema DAHA aktiftir.”
Cinema is colourful. “Sinema
renklidir.”
Cinema is MORE colourful. “Sinema DAHA
renklidir.”
Act(v):
rol yapmak
Actor (n): aktör,
oyuncu, rol yapan kişi (erkek)
Actrist (n): aktör,
oyuncu, rol yapan kişi (bayan)
Location (n): yer,mekan,
mahal
On the stage: sahnede
Concerned: ilgili
As far as I am concerned,
: BANA KALIRSA
As far as I know : Bildiğim kadarıyla
Considerably:
epeyce, oldukça
Cinema is enjoyable. “Sinema zevklidir.”
Cinema is MORE enjoyable. “Sinema daha
zevklidir.”
Theatre tickets are
expensive. “Tiyatro biletleri pahalıdır.”
Theatre tickets are MORE expensive. “Tiyatro biletleri DAHA pahalıdır.”
Theatre tickets are more
expensive THAN cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema
biletlerinDEN daha pahalıdır.”
Theatre tickets are AS expensive
AS cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema
biletleri KADAR pahalıdır.”
Theatre tickets are TWICE as expensive as
cinema tickets.
“Tiyatro biletleri sinema
biletlerinin İKİ KATI
KADAR pahalıdır.”
Book (v): yer
ayırtmak
You don’t need to book. “Yer
ayırtmak zorunda değilsin. Yer ayırtmana gerek yok. “
In advance: önceden
Beforehand: önceden
You don’t need to book in
advance. “Önceden yer ayırtmak
zorunda değilsin.”
We don’t need to learn
French. “Fransızca
öğrenmek zorunda değiliz.”
Relaxed(adj.): rahat,
gevşemiş
You feel relaxed. “Kendini
rahatlamış hissedersin.”
You feel MORE relaxed. “Kendini
DAHA rahatlamış hissedersin.”
You don’t have to catch: “Yakalamak zorunda
değilsin…”
You don’t need to catch: “Yakalamana gerek
yok…., yakalamaya ihtiyaç duymazsın”
Every word: her kelime
Every word of the actors: oyuncuların her
kelimesini
Cinema is MORE
comfortable. “Cinema DAHA
rahattır.”
I prefer cinema. “Sinemayı
tercih ederim.”
Like many other people: Bir
çok kişi gibi
INSTEAD OF: -nın
yerine
Instead of cinema: “Sinemanın
yerine”
Instead of typwriters: “Daktiloların
yerine”
Instead of goING
to the cinema: “Sinemaya
gitmenin yerine, sinemaya gitmektense”
Instead of walkING,
“Yürümenin
yerine, yürümektense”
Instead of playING
football, “Futbol
oynamanın yerine, futbol oynamaktansa”
I prefer theatre. “Tiyatroyu
tercih ederim.”
Live performanceS: “canlı
gösteriler”
Live x recorded canlı
(naklen) x banttan
CAST (n) :
(tiyatro , sinema , televizyon) rol alan oyuncular
Live
performances of the cast : “Oyuncuların canlı gösterileri”
Poetic
words : şiirsel kelimeler
Applaud : alkışlamak
Success : başarı
Success
of the performance : gösterinin başarısı
As an
audience: dinleyiciler,
hazır bulunanlar
As though – as if :
-miş gibi
You feel AS THOUGH you are part of the event.
“Kendinizi olayın parçasıymış gibi
hissedersiniz.”
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder